BODİK SECERESİNDE ŞEYH AHMET DEDE'NİN GEYİKLERİ-ERZİNCAN MOLLA KÖYÜ
Şeyh Ahmed Dede (Kardeşi ile birlikte) Konya’ya gidip Alaeddin Keykubad’ın kızı ile evlenir... Şeyh Ahmed Dede bir müddet sonra göç edip Sivas’tan Erzincan Molla Köyü’ne gelir. Köyün ortasında göçü ile beraber durup su ister. Kimse su vermez. Bunun üzerine ayağını yere vurup çok miktarda su fışkırır. Köy halkı saygı ve hürmet göstererek köyde bir müddet kalmalarını isterler. Köyde geçici olarak kalırlar. Malatya’ya giderken köy halkına “Çeşmeye gelen geyiklerden birini kesin birini ise bırakın. İkisini keserseniz gelmezler” der. Köy halkı bir müddet sonra ikisini kesince geyikler bir daha gelmez. Şeyh Ahmed Dede kardeşi Şeyh Hasan ile beraber Malatya’nın 11. Km. Kuzeyinde Fırat’ın solunda kendi adı ile anılan Şeyh Hasan Köyü denilen bir köyde mekan tutar ve orada vefat eder. Bu köy şimdi Elâzığ'ın Baskil kazasına bağlıdır.
Bodik şeceresinde geçen bu kıssaya dair bir yorumu da Kalender TOPALCENGİZ Dede yapar; Erzincan’ın Molla Köyüne bir tekke yapar. Tekke, günümüzde de ayaktadır ve hâlâ kurbanlar kesilir. Bir müddet orada kaldıktan sonra, kışa, soğuğa dayanamayarak, Fırat nehrini müteakip gelir, Şeyh Hasan köyünü kurar.
Molla Köyü ziyaretimizde Tekkenin restorasyonda camiye çevrildiğini , aleminin ve kapısının alındığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Bodik Şeceresindeki anlatımın bir benzerini de Tekke önündeki kitabede okumaktayız, fakat tekkenin camiye çevrilişi gibi kavramların deforme edildiğine bir kez daha rastlamaktayız.
KİTABE;
Molla Koyu adını efsanelere konu olmus resimli ve bilgili bir molladan (Ehmedi PEKERIC) alir.
[ Molla diye Ahmedi Pekeriç olarak yazılmış fakat bu gerçekte Şeyh Ahmet Dede'mizdir.]
Molla köyunde halen cami ve caminin yanında akan buz gibi berrak ve içinde balıkların yaşadığı bu su için şu efsane anlatılmaktadır.
[Tekke cami olarak restore edilmiş]
Eskiden bugünkü caminin yerinde bir kilise varmış Bir İslam beldesinde kilise değil, cami bulunması gerektiğini düşünen Ahmedi PEKERIC adlı molla bu kiliseyi yıkmak yerine bir cami yaptırmak istemiş.
Bunu haber alan kilise mensupları bölgenin valisine başvurarak şikayetlerini arz etmişler. Bölgenin valisi mollayı huzuruna getirmek için adam göndermiş. Giden adam mollayı tarlada bir çift geyikle çift sürerken bulmuş. Mollanın elindeki massa da bir yılanmış. Adam hasrette kalarak mollaya yaklaşmadan uzaktan valinin emrini bildirmiş. Molla isini bitirdikten sonra şehre, valinin yanına gitmek İçin hareket etmiş. Molladan önce şehre varan valinin adamı valiye gördüklerini bir güzel anlatmış.
Ondan sonra da sevimli molla huzura çıkmış. Molla, valinin huzuruna çıkar çıkmaz şiddetli bir deprem olmuş. Vali depremin molladan dolayı olabileceğini adamının anlattıklarını da göz önünde bulundurarak tahmin etmiş ve mollaya cami yaptırmak için gereken izin vermis
Molla cami yapmaya başlamış. Cami bitince, yanında berrak buz gibi bir su kaynayarak akmış. Suyun içinde iki tane de balık varmış.
Molla yazın isini bitirince geyiklerden birini Allah için kurban keser diğerini de dağa salarmış. Kışı dağda geçiren geyik her gündönümünde (22 Haziran) çift olarak geri gelirmiş.
Bu durum yıllarca böyle devam etmiş. Molla yaslanmış köylülere aynı durumu devam ettirmelerini tavsiye etmiş. Gelin görün ki, köylüler mollanın tavsiyelerini unutur olmuşlar. Yine bir gündönümünde su içmeğe gelen geyiklerden ikisini de kesmişler. O andan itibaren buz gibi ve berrak su kurumuş. Suyun kurumasıyla kalan çukurluk tavuklar eşinir olmuşlar, bu tavukları da her akşam telli duvaklı bir gelin gelir alır götürürmüş.
Yine bir günün aksamında gelin tavukları almaya gelince birdenbire su fışkırmaya bağlamış telli-duvaklı gelin de bu suda boğularak kaybolmuş.
Bu olaydan sonra her gündönümünde telli duvaklı geline ve geyiklere Allah rızası için kurbanlar edilirmiş. Bu efsaneye konu olan cami ile sütü olmayan kadınlar aslında oradan gecen herkesin kana kana içtikleri su hala yerli yerindedir. Suyun içinde de kutsal sayılan yüze yakın balık vardır.
Süt çeşmesi olarak ta çevrede bilinmektedir. Molla keramet sahibi evliyalardandır.Müslümanlar buna inanır ve onun olağanüstü gücünden kerametinden yardım umarlar. Cami, su ve sudaki balıklar kutsaldır. Balıklara dokunulmaz. Balıkların bunduğu su bir göze suyudur. Herkes buradan su içer.
RUHİ ANKARA 1994
Can Ali ÇELİK
Kommentar schreiben